Duymalı çocuk annesinin kucağında ninnileri, duymalı ki yüzlerce yılın içinden süzülüp gelen ritmi, müziği, kelimeleri hissetmeli. Okunmalı masallar kulağına çocuğun, okunmalı ki sonsuz hayal dünyasını inşa etsin. Neden hayal dünyasını inşa etsin? Çünkü hayal dünyası yaşamın simülasyonudur(benzer şartları oluşturma, benzetim). Hayatın tekrarı yoktur ama hayal dünyasında binlerce defa yaşanmadan yaşar ve deneyim kazanır. Çocuk hayatta daha az kaza/problem/belirsizlik yaşar…
Çocuğun algılarının en açık olduğu yaşlar bebeklik yaşıdır. O yaşta duyduğu, gördüğü şeyleri anlamlandırma çabasına girer fakat yeteri kadar anlamlandıramayabilir. Ama anlamlandırmanın ötesinde algıları ile alır hisseder ve aldıklarını bir kenara koyar, not eder çocuk. Biz çocuklarımıza küçük/bebeklik çağlarından ninnilerimizi, masallarımızı, hikayelerimizi, müziğimizi duyurmalıyız ki çocuğumuzun kalbi, kulakları, zihni evreni aşinalık kazansın, genişlesin.
Çocuğunuzun yanına oturup her okuduğunuz masal ileride onun hayata rahat tutunmasının anahtarlarını verir. Nasıl mı? Masallar gerçeklik duygusunu altüst eden metinlerdir. Bireyin/çocuğun hayal dünyasını yerlebir edip yeniden inşa eder. Çocuk masallar aracılığıyla imkansız hiçbir şeyin olmadığını anlar. Anladığı an içinde bir enerji birikir. Bu enerji hareketli bir hayal dünyasının içinde yoğrulur. Unutmayalım tarih yazanlar/tarihin yönünü değiştirenler yapmak istediklerini (imkansız olsabile) hayal dünyalarında binlerce defa uygulamış, yaşamış, denemiş insanlardır.
Öğretmenlik mesleğimde iki tip öğrenciyle karşılaşırım hep : Birinci tip realist yani görünen/duyulan/bilinen gerçeklik içerisinde yaşayan öğrenciler, bunların zihni donuktur, geç cevap verirler, olayları, duyguları hayal dünyasında dönderip, kurgulayıp öncesinde yaşayıp karara varamazlar. Dilleri sürçer, çok şey söylemeye çalışırlar ama hayal dünyaları geniş olmayınca söyleyecekleri cümleleri saniyenin onda biri kadarında hayalinde canlandırıp oluşturamazlar. Bu çocuklar kendilerini yetersizlik içerisinde görürler, düşündüklerini aktaramadıkları için ve diğer çocuklardan farklı düşünemediklerini hissettikleri için özgüven problemi yaşarlar. Bu çocuklar bebeklik döneminden çocukluk dönemi ve sonrasında kitapla olumlu/içsel bağ kuramamışlardır. (kitapla kurulacak olumlu bağın kapısı küçük yaşta kulağına anlatılan metinlerdir) Kitaplar karşısında sürekli problem üretirler, kitaptan uzaklaşmak isterler çünkü kitap okumak onlar için çekilmez ve ağır gelir. Bu çocukların iletişim problemleri de vardır. Düşündüklerini aktaramadıklarının farkındadırlar ve aktaramayınca öfke nöbetleri, içe kapanma, hırçınlık vs kendini gösterir. Genelde ortama uyarlar, ortamda dalgalanma, konuşma varsa herkes kadar kendilerini gösterirler.
İkinci tip: Bu çocukların bebeklik dönemlerinden başlayıp çocukluk ve sonrası dönemler ya kalabalık/konuşkan bir ortamda geçmiştir ya da etrafında sorunları ve olayları hikaye edici yeteneğe sahip bir yetişkin vardır. Bu çocuklar küçük yaştan beri hikaye edici bir dil duydukları için hayal dünyası gelişmiştir. Çok azda olsa etrafında kitap okuyan, kitapla haşir neşir olan biri vardır. Farklı cümleler kurma/ olayları farklı yönlerden ele alma gibi özellikler kazanmışlardır. Neden? Çünkü hayal dünyalarında küçük yaştan beri olayları/renkleri vs her şeyi canlandırabilme yetenekleri gelişmiştir. Bu çocuklar hayallerinde canlandırma yaparken bütün ihtimalleri ve sonuçları değerlendirme/canlandırma ve bir olayın/durumun birden çok sonucunun olabileceğini kavramışlardır. Bu çocuklar öfkelerini/duygularını rahat bir şekilde dile getirirler. Kimseye söylemeselerde hayatlarını bir plan dahilinde yaşarlar bu planı kendileri bilir yaşamlarının neresinde ne yapmaları gerektiğini hayal dünyasında defalarca yaşadıkları için kararlı çocuklardır.
Hayatın tekrarı yoktur ama hayal dünyasında belki binlerce defa, yaşanmadan önce yaşarlar ve deneyim kazanırlar. Çocuk hayatta daha az kaza/problem/belirsizlik yaşar…
ÇOCUKLARDA DOĞRU İLETİŞİM İÇİN NEDEN HAYAL DÜNYASI GEREKLİDİR
Doğru iletişim kurmak için hayal dünyalarının aktif/geniş olması gerekir yani son dönemde moda olan deyimle hayal 3D/ hatta yok ama 4D/ 5D vs teknolojik özelliklere benzetebiliriz. İnsan hayal kurarken ya da hislerini/duygularını hayal dünyasına taşıyıp olayları/olguları tekrar tekrar yaşarken sadece canlandırarak yaşamaz. Bu canlandırma üç boyutludur (zaman, mekan, derinlik) ve dahasıda var. Birey bunları canlandırırken sesleri/duyguları/renkleri katar. Hayal dünyasında çok işlevli/çok özellikli canlandırmalar oluşur. Birey bu hayalinde yüz defa canlandırdığı duygularını/sözlerini doğru bir şekilde iletişim kuracak hale getirir. ve:
Hayal dünyası yaşamın simülasyonudur(benzer şartları oluşturma, benzetim). Hayatın tekrarı yoktur ama hayal dünyasında binlerce defa yaşanmadan yaşar ve deneyim kazanır.
Gelelim kitaplara :
ÇOCUKTA GENİŞ BİR HAYAL DÜNYASI İÇİN KİTABIN YERİ:
Geçenlerde bir yazı okumuştum nerde/ne zaman hatırlamıyorum. Fakat aklımda kaldığı kadarı ile bireyde kitap okumanın işlevinin/görevinin (tv/pc vs gibi iletişim araçları) yeri doldurulamıyor diye. İnsan beyni kelimeler ve o kelimlelerin çağrışımları ile çalışır. Örnek ev dendiğinde evin zihinde tasavvurunu (hayalini) oluşturur, bu oluşturduğu ev nesnel bir ev değildir. Yani bireyden bağımsız bir ev hayali değildir. Bu ev tasavvuru bireye hatıralarını, evin biçimini, rengini,konuşmaları, evde yaşayan kişileri vs birçok yönden çağrışım yaptırır. Birey hayal kurarken duygu/renk/ses vs duyu organlarının tüm olanaklarını işe koşar ve mükemmel bir tasarım ortaya çıkarır. Beynin bu çalışma metodunu cevap veren tek şey metinlerdir yani kitaplardır.
Çocuğumuza okutacağımız kitaplar sadece gerçekliğe bağlı olmamalıdır. Zaman, mekan, renk, koku ve sesler yönünden kışkırtıcı, kabartıcı kitaplar olmalıdır. Çocuk kitabın içine girdiğinde farkında olmadan olay akışı içerisinde beyninin farklı yönleri aynı anda çalışmalıdır.
Çocuğumuz birkaç kitap okuduktan böyle mükemmel bir hayal gücüne olaşmasını beklemeliyiz. Böyle bir hayal gücüne ulaşması için bireyden bireye farklılık göstersede okunması gereken yüzlerce kitaptan bahsediyoruz. Bu birkaç yıl yapılacak düzenli kitap okumayla ancak oluşabilir. Veya çocuğun etrafında (çocuk küçükken )hikaye edici yeteneğine sahip bir birey varsa çocuk hayal dünyasını erken yaşta kurabilir.
Aslında en iyi metinler/kitaplar tarihin derinliklerinden ahlakla/zekayla/deneyimle süzülmüş, oluşturulmuş metinlerdir. Bunlar masallar, halk hikayeleri, destanlar, efsanelerdir. Fakat günümüzde bu geleneksel metinlerin çocuğun dünyasından ayrı düşmesi bu metinlerin okunmasını zorlaştırmaktadır.
Bu süreçte yine yabancı yazarların çevrilerine muhtaçız gibi görünüyor. Yerli yazarlarımızda maalesef yeterli özgün dil/anlatım ve geleneğin içinden süzüp çıkararak yeni bir dille çocuğa söylenecek sözler bulma gibi özellikler yeteri kadar ve yeteri sayıda yok.